top of page

Bir Kalbin Nöbeti: Yoğun Bakım Hemşireliği Üzerine



Bazen hayat, bir monitörün ritmine bağlıdır. Bazen bir insanın nefesi, senin dikkatine emanettir. İşte yoğun bakım hemşireliği tam olarak böyle bir yerdir. Hayatla ölüm arasındaki ince çizgide, sessizce savaşan bir meslektir.

Her sabah ya da her gece mesaiye adım attığında, karşında makinelere bağlı, çoğu zaman konuşamayan ama gözleriyle binlerce şey anlatan hastalar vardır. Sessizlik bazen çok şey söyler yoğun bakımda. Ve sen bu sessizliği dinlemeyi öğrenirsin; bir kalp atışındaki düzensizliği, bir solunum cihazının değişen ritmini, bir göz kırpmasının taşıdığı umudu…

Yoğun bakım hemşireliği yalnızca teknik bir beceri değil; aynı zamanda bir ruh meselesidir. Gözlerinle monitörü tararken, yüreğinle hastanı sararsın. Belki yanında kimse olmayan bir hastanın elini tutarsın, belki de yakınını kaybetmek üzere olan bir aileye destek olursun. İşte orada hemşirelik bir meslek olmaktan çıkar, bir insanlık hâline dönüşür.

Evet, zaman zaman yorgunsun. Bazen 12 saatlik nöbetlerin ardından bedenen değil, ruhen tükenmiş hissedersin. Ama sonra bir hastanın gözlerini açtığını görürsün. Belki sana sadece bir bakış atar, belki bir "teşekkür ederim" fısıldar... O an tüm o yorgunluk silinir. Bir insana dokunduğunu, bir hayatın ucundan tuttuğunu bilmek yeter.

Yoğun bakım hemşiresi olmak, sabırdır. Detaylara dikkat etmektir. Soğukkanlılıkla karar verebilmektir. Ama her şeyden önce vicdandır. Çünkü sen, insanların en kırılgan hâllerine tanıklık edersin. Ve bu tanıklık seni daha derin, daha anlayışlı biri yapar.

Her monitör sesi bir hikâye anlatır burada. Kimisinin hikâyesi mutlu biter, kimisinin sonu sessiz olur. Ama hepsinin ortak noktası sensindir: hemşire. Sessiz bir kahraman, görünmeyen bir omuz, güçlü bir el.

Yoğun bakım hemşireliğini sadece bir meslek olarak görenler çok şey kaçırıyorlar. Oysa biz biliyoruz ki bu bir kalp meselesi… Ve senin kalbin, her nöbette bir başka hayat için atıyor.

 
 
 
bottom of page